24 Ağustos 2009 Pazartesi

"biz yöneticiler..."

15 yıllık çalışma hayatımda sanırım en çok "son çalıştığım grupta" duydum bu lafı. ne kadar yüce bir mevkii imiş anlamamışım Koç'tayken.

sene 2000, eski şirketimin ilk "sektör yöneticisi" iken birlikte çalıştığım 4 arkadaştan beklediğim şeyler, dead-line'lara uymak ve birbirimizi doğru ve zamanında bilgilendirmekten ibaretti. zaten hedefleri, yıllık operasyon planını ve yol haritasını birlikte yapardık. ekip arkadaşlarımız izin istediklerinde sebebini sormaya utandığımız yıllardı.

bugün bir çok "yönetici" büyüklerimiz;
  • "altımızdakilerden" bahsediyor. anlamıyorum kim kimin altında?
  • "bize bağlı çalışanlardan" bahsediyor, aslında yöneticiler çalışanlarına bağlı değil mi? işi yapan onlar, başarı aslında tamamen onlara bağlı.
  • "doğru ekibi seçmekten", "çalışamadığı kişiyi değiştirmekten" bahsediyor, zaten tek işi "yönetmek" olan bu kişiler biraz bilgili, biraz muhalif, biraz farkında, biraz cesur kişileri yönetemiyor mu? o zaman ne işe yarar ki bu kişi?
  • ya da benzer şekilde anlaşamadığı kişiyi başarısız gösterip kurtulmak? doğru yerde oynatmayarak onu baltalamak? ya da gerçekten zayıf birini yetiştirmek? (bknz. Spirit of Martial Artist)
çok şey yazarım da ağır olur, burada kesiyorum.

ben kişisel olarak aslında;
  • fikir veren değil karar veren yönetici istiyorum.
  • beni korku ile, tehdit ile, yanımdaki arkadşıma rakip eden değil gerçekten ekip edecek yönetici istiyorum.
  • zorluklar ve hatalarda sahne ve sorumluluk alıp, başarıları ekibi ile sahnede paylaşan yönetici istiyorum
  • ben önümde durup ilerlememe engel olan değil, güveneceğim, saygı duyacağım ve beni bir yerden alıp bir yere götürebilecek yönetici istiyorum.
  • aynı jeremy corbell'in dediği gibi, en zayıf ve en güçlüden kurtulmak için fırsat kollayan değil, bunları en iyi şekilde sahiplenip ekibini ekip yapabilen bir yönetici istiyorum.
çok şey istiyorum...

"profesyonel hayat aslında otoyol gibidir. altındaki araba isterse ferrari olsun, trafik sıkışık ise hızın en fazla önündeki arabanın hızı kadardır"

1 yorum:

  1. Cok guzel bir yazi. Ben de soz verirken dusunen, sozunde duran, soyledigini yapan, yaptigini soyleyen, entrikasiz, guc veren, ekibinin omuzlarinda yukselen, ekibinin ogretmeni ve ogrencisi olmayi bilen, zeki olmasa da caliskan, liderlik gucu olan bir yonetici istiyorum.

    YanıtlaSil