2 Aralık 2011 Cuma

Liderlik üzerine


Selam Dostlar,

her yerde ve her seviyede ahkam kesilen klişe konulardan birine değinmek istedim bu gün. 3000 yıllık uzak doğu kültürünü en çok eleştirdiğim şekilde de olsa hap gibi paylaşmak istiyorum.

ilk kavram; yol.

sanat ile eş anlamlı kullanıldığı gibi pek çoğunuzun telaffuz ederken benimle hafiften dalga geçtiği Jitsu kelimesinin anlamı da yoldur.

inanmak zor ama Ju Jitsu "gentle, supple, flexible, pliable, or yielding path" anlamına gelir.

bu noktada hayatı bir yola ve bu yolu da bir daireye benzeten "Ensō" (enzo) konusuna da değinmek gerekiyor.

Aynı zen budistleri gibi, kılıç sanatçıları da sanatlarını geliştirebilmek için uzun fırçalarla "kaligrafi" yaparlardı. ömürleri boyunca büyük kumaşlara siyah mürekkeple güzel yazılar yazar ve mükemmelleşmeye çalışırlardı. bu bilek gücü ve kontrolünü geliştirmek için çok iyi bir egzersizdi.

bu savaş sanatı üstatları sağ kalır, kemale ererler ve "yolun sonuna" geldiklerine inanırlarsa, kılıçlarını ve fırçalarını bırakmadan önce yaptıkları/çizdikleri son eser de işte bu Enzo idi: tek bir fırça darbesi ile çizilen bir daire. bu daire hayatı simgeler ve hayatın sonuna geldiğinizde aslında başladığınız yere döndüğünüzü ifade ederdi. bu arada tek bir darbe ile düzgün bir daire çizebilmek de oldukça zordur ;)

bir başka deyişle hayatı, düzgün bir daire üzerinde alınan bir yola benzetirlerdi ve bu daire, aydınlanma, mukavemet, zerafet gibi anlamların yanı sıra evreni de ifade ederdi. ama bence en kısa ve güzel tanımı hayatı sembolize etmesidir.

enzo'nun iki çizilişi vardı; dairenin kapandığı ve kapanmadığı çizimler.

zira yolun sonuna geldiğini zannetmek ya da buna inanmak aslında çok iddialı ve arogan bir tavır addedilirdi. enzoyu kapalı çizen ve yolun sonuna geldiğini zannedenlere, kendini beğenmiş, hayatı anlayamamış ve hayattaki yerini idrak edememiş kişiler olarak bakılırdı.

ikinci kavram: Sensei

"sen" kelimesi "önce", "sei" kelimesi ise "yaşam" ya da "doğum" anlamına gelir. yani uzak doğu savaş sanatları ya da sporlarında gerçek bir lider olan "eğitmen" ya da "öğretmen" statüsüne verilen ismin anlamı, "senden önce doğmuş" ya da "senin gitmek istediğin yoldan senden önce geçmiş" kişi demektir.

ama tabii ki gerek olan şart yeterli değil. tanım olarak sensei'de olması gereken özellikler; sensei'nin ilham veren, yürekten saygı duyduğunuz halde yanında kendinizi rahat hissettiğiniz, ihtiyaç halinde rahatlıkla "kendiniz için" yardım isteyebileceğiniz (uzak doğuda kişini kendisi için yardım istemesi son derece utanç verici bir duruma düşmesi anlamına gelirdi) bir kişilikti.

öğrenci seçen, öğrencilerini bir araç olarak gören veya egolarını öğrencileri üzerinde tatmin eden ve her fırsatta kendi üstünlüğünü vurgulamaya çalışlan kişiler hemen dışlanır ve bu ünvanlarını kaybederlerdi.

sensei'den beklenen, kişilerin güçlü ve zayıf yönlerini "geliştirmeleri" değil "KEŞFETMELERİNE" ve bununla yaşamayı öğrenmelerine yol göstermekti.

en önemlisi ise, bir başka yazımda bahsettiğim gibi, tüm teknikleri ve kalıpları öğrenmiş bile olsa sensei'nin eğitimi artık minderdeki en zayıf öğrencidir.

bir başka deyişle sensei öğrenci seçmez. kendisine sadece güçlülerden oluşan bir okul ya da ekip kurmak peşinde koşmaz. o, bir şekilde üzerinde durduğu minderdeki öğrencileri eğiten ve en zayıf olanlarla bile zafer kazanabilen kişi olmalıdır.

işte gerçek liderlik de budur.

eğer arkanızdan gelen kişiler size "başkası tarafından verilmiş otorite"yi değil, kayıtsız şartsız sizi takip ediyorlarsa liderim diyebilirsiniz.

onlara sadece "iş" ya da "emir" değil, "güven" ve "değer" de verebiliyorsanız, sizi birileri sensei yaptığı için değil, o yoldan onlardan önce geçtiğinizden ötürü onlara yol açabiliyorsanız, kısaca sensei olabilmek için değil, zaten önden gittiğiniz için takip ediliyorsanız liderim diyebilirsiniz.

lider olunur mu, lider doğulur mu gibi post modern tartışmalara da böylece en güzel cevap herhalde 3000 yıllık eğitinin kendisinden geliyor.

Liderlik öncelikle doğru dürüst ve bağımsız bir birey olarak başkalarının da geçmiş olduğu bir yoldan geçerken, ardındaki kişilere yol gösterebilme, onlara şevk ve ilham verebilme ve en önemlisi "başkası tarafından verilmiş otorite" ile değil, "özgüveni ve özsaygısı" ile bunu yapabilmesidir.

liderlik yerini ve zamanını bilmekle, sabır, sorumluluk ve tevazu ile taşınan bir değerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder