1 Ocak 2013 Salı

Ahkam kesmek...

Selam Dostlar,

uzun zaman oldu yine yazmayalı ama inanın son 2 yıldır çok meşguldüm. bir taraftan iş hayatımda köklü bir değişim, zor ama keyifli bir "yeni operatör" deneyimi, bir taraftan eşim Lelani ile sevgili oğlum Alp'in ilk 2 yaşı, hayatımda başka bir şeye yer vermek istemedim doğrusu. tüm zamanımı ve enerjimi çok sevdiğim aileme ve işime ayırdım.

kendimi bildim bileli, herhengi bir konuda bir şeyler ilgimi çeker ve yapmak ya da denemek istersem, kendime hep aynı soruyu sorarım; bu işe ne kadar zaman ayırabileceksin?

zira bir şeyleri denemek için yapmak bana göre bir şey değil. hayatımın her anında yapabileceğim, hatta yapmam gereken bir sürü şey varken neden yeterince derinleşemeyeceğim bir başka konu ile hayatımı, odağımı biraz daha dağıtayım?

zira benim için önemli ve keyifli olan, bir şeyleri denemek değil, hakkını verene kadar çalışmak, belirli bir seviyede bir şeyleri başarmak. inanın, yapmak istediğiniz her ne olursa olsun, ister sanat, ister spor, ister ilim, ister insan ilişkileri, biliyorum ve inanıyorum ki,
  • fiziksel, zihinsel ya da psikolojik bir engeliniz yoksa,
  • doğru bir disiplinle,
  • yeterli zaman ve gayreti harcayarak,
  • ve yakın çevrenizden de gerekli desteği aldığınızda,
her şeyi tatmin edici ve takdir görecek bir seviyede başarmak mümkün. ama unutmayın, gerçekten başarmak için kan, ter, gözyaşı dökmek, uzun süre, ciddi mesai harcamak ve azmetmek gerekiyor.

ben bu 2 sene, işimde ve ailemde bir şeyleri başarmak istedim. bunun için elimden geleni yaptım ve kendi adıma da başarılı oldum diye düşünüyorum. 

bu yazımda size kısa özgeçmişi başlıklar halinde aktarmaya ve "ahkam kestiğim" konulardaki görüşlerimin nasıl oluştuğuna dair bilgi vermeye çalışacağım. yazacağım her şey, bunları birlikte yaşadığım kişiler, hocalarım ve öğrencilerim tarafından teyit edilebilir niteliktedir.

4 yaşımda yakalandığım astım-bronşit, hayatımın ilk 35 yılına damga vurdu. özellikle allerjik bünyem ve nefes darlığım, sıradan bir çok insanın yapabileceği bir çok şeyi yapmama engeldi. bir çok tedavi gördüm. onlarca (belki yüzlerce) iğne oldum. ama sonunda bir doktorun tavsiyesi ile işi "spor ve zamana" bırakmaya karar verdik ailecek. zira doktorun söylediğine göre gençlik döneminde yeterince efor sarfedersem bu illeti yenmeyi başaracaktım.

bu sebeple ahkam kestiğim konulara SPOR ile başlıyorum...

ilk başladığım iki spor kayak ve yüzme oldu. ilk okul yıllarında GS Kalamış tesislerinde bir kaç sene yüzdüm, lisanslı yarışçı oldum ve nacizane bir kaç yarışta dereceye bile girdim. aynı şekilde kayağı da Uludağ Beden Terbiyesi'nin, dönemin tek yetkili yatılı kayak okulu kamplarında öğrendim. ve hayatım boyunca yapmaktan zevk alacağım 2 spor, hayatıma ciddi bir renk ve sağlık kattı.

lise son sınıfta Avusturya Lisesi Kayak takımını görüp gıpta edip, GS Lisesi kayak takımını kurmaya karar verdim. GSL Vakfı ve Lise idaresinin de desteği ile (sevgili Bener abiyi ve Necati Hoca'yı saygıyla anıyorum) GS Lisesi'nin ilk kayak takımın kurdum. ilk sene ben de yarıştım ve basit 1-2 derece de aldım :)

tam 4 sezon aralarında GSM sektöründe ve özellikle MMA'de iyi tanınan sevgili kardeşim Melis'in de yer aldığı lise takımına antrenörlük yaptım. şu an birlikte çalıştığım, o zamanların nefis kayakçısı, bir başka Melis, Melis Orhon'la olan arkadaşlığımız da aslında o döneme dayanır.

30 yıldan fazla süren ve sürecek olan bu konuda sonrasında çeşitli vesilelerle başka hocalıklar da yaptım. hatta Erzurum Laleli bölgesinde askerliğimin 2 ayını kar komandolarına (ve hafta sonları subay ailelerine) çeşitli eğitim vererek geçirdim.

bildiğiniz gibi GSL hayatıma en büyük iz bırakan dönem ve kurum oldu. bu dönemde liselerarası dünya şampiyonasında ikinci gelen abilerimizin de etkisi ile basketbola merak sardım. 4 yıl hem orta/lise, hem yıldız takımda, deplasmanlı ligde basket oynadım. burada da bir çok başarıya imza attık. profesyonel ligde GS A tkım dahil bir çok takımda hocalık yapan Okan Çevik ve Murat Özyer'in ilk antrenörlük günlerine denk gelen bir dönemdi ve bu dönemde bir süre benim de koçluğumu yaptılar. bu dönemde sonraki yılların bir çok milli basketçisi ile abi - kardeş basket oynama şansını elde ettim.

başlangıcı tam bir tesadüf olan uzak doğu savaş sanatlarına olan ilgimi ve bu konudaki kendi özgeçmişimi detaylandırmayacağım. sadece şunu yazmak yeterlidir sanıyorum;

jiu-jitsu eğitimimi 3,5 yıl boyunca, amerikada ve uzakdoğuda Judo, JJ ve Kung-fu'da 4.dan'a gelmiş, Kumi Uchi Ryu ekolünü "Dynamic Combat JJ" olarak modernize etmiş, uzun yıllar LAPD'de SWAT eğitmenliği yapmış, yurtdışında adı bilinmeyen 23 gerçek illegal freefight turnuva kazanmış sevgili dostum ve hocam Ferruh Seçkin Dalsal'dan aldım. hiç aramayın, izini bile bulamazsınız. sadece bir çoğunuzun tanıdığı 2-3 şahidimiz var bu konuda.

eğitim dönemim ve son 2 sene hariç, 10 yıla yakın bir süre zarfında da, kendisinin yokluğunda, bana verdiği yetki ile okulumuzu zor şartlarda devam ettirdim. 30'dan fazla özel öğrencim, dostlarım ve kardeşlerim oldu. bunların içinde özel güvenlik şirketleri ve büyük holding patronlarının yakın korumaları da kısa süreli yer aldı.

PADI - Open water lisansım ve okyanus tecrübelerime rağmen scuba, su kayağı, katamaran, bilardo, pinpon, vb gibi aslında denemekten daha fazla zaman ve emek verdiğim ama zamanım olmadığından tercih hakkımı kullanarak vazgeçtiğim diğer sporlara sadece bu kadar değineceğim.

ahkam kesebileceğim daha bir çok spor ve bunlarla ilgili hikaye, detay, isim vs. olduğu halde bu kadarla yetineceğim. tüm bu sporları yaptığımı bilen ve bunları sadece kendileri ile konuştuğum, birlikte yaptığım ya da hasbel kader buna şahitlik edenler, bunları hangi seviyelerde yaptığımı, komik hikayelerimle birlikte iyi bilirler. bunlarla en güzel dalgayı da sevgili GSL'li 30 yıllık dostlarım geçer.

zira onların bile çoğu, bunların pek azına tanık olmuşlardır.

bu yazıyı yazmamanın tek bir sebebi var. o da etrafımda bana çok yakın olduğunu düşündüğüm kişilerin bile beni "uzmanı olmadığım ya da bilmediğim konularda bile ahkam kesmek" ile itham etmeleri.

insanlar kendimi anlatmayı ya da öğretmeyi sevdiğimi zanneder. halbuki anlattıklarım, maalesef başka kişilerin duyduğu veya şahit olduğu bazı deneyimleri, aslında uygun olmadan sağda solda anlatmaları, ya da gerekli gördüğüm bir anda iyi niyetle bir bilgi paylaşmam yüzünden olur.

benden çok çeşitli konularda yıllarca ders alan öğrencilerim ve ekip arkadaşlarım hariç ;)

Uzak doğuda her yapılan işin bir seramoni ile yapılmasının bir sebebi vardır. o da yaptığın işe ve o işi perform ederken birlikte olduğun kişiye olan saygı. zira gerçek saygı, bir işi yaparken sadece onunla ilgilenmektir. sonuna kadar büyük bir özenle gereken ilgiyi göstermek. kısaca hakkını vermek.

halbuki batı kültürü (maalesef ayak uydurmak zorunda kaldığım için ben de), yemek yerken sohbet eder, iş konuşur, müzik dinler, film, maç seyreder. toplantıda maillerine bakar, başka düşüncelerle karşısındakini dinlemez. aynı anda bir çok şeyi birlikte yapar. bir konuya en fazla 15-20 dak odaklanabilir.

halbuki başarı için odaklanmak, zamanı değerlendirmek, ciddi emek ve uzun mesailer harcamak, kan, ter ve göz yaşı dökmek gerekir. gerçek başarı zaman ister. geçici ve kısa süreli zaferler değil, kalıcı ve sürekli gelişim için altyapıyı iyi kurmak, temeli sağlam atmak gerekir.

bunun özü saygıdır. yaptığın işi en iyi yapmak, birilerinden daha iyi olmak, birinci olmak için değil. hakkını verebilmek için.

bu yazımda sadece lisanslı olarak, senelerce yaptığım ve bazılarında eğitmenlik de yaptığım sporlardan bahsettim. sonraki konu sanat ve tarih olacak. pek yakında.

hepinize süper bir 2013 diliyorum...

sevgiler,
bG






































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder