18 Aralık 2009 Cuma

çok ara verdim...



selam dostlar. bu ara başlıkta yazanı ne kadar çok söylüyorum bir bilseniz...

yaklaşık 1,5 yıldır arayıp soramadığım GSL'li dostlarıma, anneanneme, eski işyerlerimdeki arkadaşlarıma, jiu jitsuya, maket yapmaya, bisiklete binmeye, kayak yapmaya, yazı yazmaya...

bir sürü kişiye, bir sürü keyfe...

neden? nedir bu ihmal, ilgisizlik? hiç kimseden, hiç birinden vazgeçmedim ki? vaz geçtiklerim belli zaten. bir sürü leş.

cevap; yorgunluk. kafa yorgunluğu beraberinde bezginlik ve fiziksel yorgunluğu getiriyor. "yaşam enerjisi" yazımda bahsetmiştim tüm bunlardan. aynı şekilde bu enerjiyi emerek beslenen kaypak karakterlerden de bahsetmiştim "filmlerdeki sevmediğim karakter" adlı yazımda.

sanırım bu kaypak sürüsü o kadar kalabalık ki, ne kadar "farkında" olursak o kadar enerji kaybediyoruz. alında bir işe yaramayan, tek işi emek hırsızlığı ve işe yaramadıklarını gizleyebilmek için suni gündemler ve sorunlar yaratan, bunları çözemeden sadece yangın çıkarıp bunun ateşi ile beslenen aşağılık pislik sürüsü.

öyle ki bazen "büyük" görünen bu küçük insan taklitleri, kendilerinden onlarca kat daha zeki, daha cesur, daha dürüst olan ve bu sebeple de aralarında barındırmak istemedikleri gerçek insanları ezmek, korkutmak, hatta hayatlarını karalamak pahasına egolarını tatmin etmeye çalışıyorlar.

gerçek bir bağın ne olduğunu belli ki ailelerinden bile görememiş zavallılar. orta okulda arkadaşları maç yaparken kenardan seyretmiş, bir topa vuramamış, bir kızın/erkeğin elini tutamamış, tutsa da sonunda tokadı yemiş, doğru dürüst ne bir spor, ne bir sanatla uğraşmış, ancak sadece ders çalışarak ve sonrasında sistemin gereklerini yapmaya devam ederek bir yerlere gelmiş ve 35ine kadar yaşayamadığı her şeyi şimdi parasını ödeyerek yaşamaya çalışan ve hıncını bunlrı yaşamış ve yaşamaya devam edenlerden çıkarmaya çalışan insan taklitleri...

işte beni bunlar yoruyor. ne iş, ne spor, ne trafik, ne bir telefon. öyle yoruluyorum ki bunlardan, kendimi eve atıyor, sevgili eşimle yiyecek birşeyler hazırlayıp bir film koyuyoruz ve bitiremeden uyuyakalıyoruz.

tek işi gerçek insanların emeklerini ve enerjilerini emen bu asalak sürüsü yüzünden.

(wiki'den) "vietnam savaşı döneminde gösterime giren Yaşayan Ölülerin Gecesi, 1960'ların sonundaki ABD toplumuna yönelttiği dolaylı eleştiriler sebebiyle, çığır açan bir film olarak değerlendirildi. Bir tarihçiye göre film "pekçok yönden yıkıcıydı." İlk zombi filmi olmasa da, Yaşayan Ölülerin Gecesi zombi alt türünün ilk örneğiydi ve çağdaş pop kültündeki zombi arketipine şekil verdi."

işin kötüsü, sistem, oluşturduğu adi kültür ile bunu destekliyor, ödüllendiriyor. ama bu konuyu başka bir yazımda değerlendireceğim.

işte bu zombilerin arasında insanlığımızı kaybetmeden hayatta kalma savaşını sürdürmemiz gerekiyor. zira ısırıkla bile geçiyor bu meret.

gün neyi getirirse getirsin, neyi götürürse götürsün, bu enerji ve emek hırsızı asalak insan taklitleri, gerçek insanların ve gerçek savaşçıların arasındaki bağı ve hayatta kalma isteklerini asla yok edemeyecek ve hiç bir şeye engel olamayacak. sadece ara verdim, yakında kaldığım yerden devam edeceğim...

3 yorum:

  1. kimseyi suçlama boğaç eğer bir şeyleri ihmal ettiysen sebebi sensin :) o zaman izin verme bu tür insanlar seni yoramasın. sevgili dostum benim pzt sabah kahvaltıya her zamanki yere bekliyorum.

    YanıtlaSil
  2. Bende rastlıyorum Boğaç'ın belirttiği profile.. Ama çevreye verdikleri bu rahatsızlığın ne kadar farkında olduklarından emin değilim. Hatırlatacak kadar özgür ve cesur olmak iyi olurdu..
    Neyse bence güzel yazı olmuş. Bu arada CUZO nasıl okunuyo ve o "O" harfi niye var ki? anlamadım..

    YanıtlaSil
  3. yazıldığı gibi okunuyo. volkito gibi bişey işte o "O" harfi :)

    YanıtlaSil